Stüdyo Maestro’da Sesin Yolculuğu

Vizyon dergisinin 35. sayısında “Stüdyoda Bir Gün” köşesinin ilk konuğu, ünlü besteci ve aranjör, aynı zamanda MESAM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Selim Çaldıran oldu. Çaldıran’ın sahibi olduğu Stüdyo Maestroya konuk olarak, efsaneleşmiş şarkıların bize ulaşmadan önce “mutfakta” nasıl piştiğine tanıklık ettik. Stüdyoda mesainin ne zaman başladığını, aranje sürecini, kayıt aşamalarını, sanatçıların geliş saatlerini, kaç tekrar okuma yapıldığını ve bir şarkının nasıl ete kemiğe büründüğünü kendisinden dinledik.
Selim Bey, her sektörde mesai anlayışı farklıdır ama sizde gün ne zaman başlıyor?
Yaklaşık 30 yıldır öğleden sonra çalışmaya başlıyorum çünkü gece geç saatlere kadar çalışıyorum. Genellikle sabah 04:00–05:00’e kadar sürüyor. Eve gidince kendimize bir iki saat ayırıyoruz, 07:00’de uyuyorum. 14:00–15:00 gibi kalkıyorum. Bu düzenin sebebi sanatçıların çoğunun gece çalışması ve seslerinin akşama doğru oturması. Ayrıca gündüz keşmekeşinden uzak olmak bana daha yaratıcı bir ortam sağlıyor.
Stüdyoya geldiğinizde rutinleriniz neler? Aranje süreci nasıl başlıyor?
İlk işim bir çay molasıdır. Ardından günün ajandasına ve yapılacaklara bakarım. Günün en önemli projesi üzerine düşünür, sanatçıyla kimin için ne yapılacağına dair kısa bir konsültasyon yaparım. Aranje sistemini buna göre kurar, akşamki kayıt için hazırlarım. Sanatçılar her gün olmasa da birkaç günde bir gelir, okuma yapar. Şu sıralar birkaç proje üzerinde yoğunlaştım.
Enstrüman kayıtları nasıl ilerliyor? Her şey ayrı ayrı mı kaydediliyor?
Evet, ama öncesinde şarkının tarzını belirleriz: rock mı, pop mu, arabesk mi? Sonra altyapıyı oluştururuz. Ardından canlı enstrümanlar gelir: gitar, bas gitar, keman... Her biri sırayla, şarkının ruhuna göre yerleştirilir. Sadece nota değil, duyguyu da aktarmak önemli. Canlı enstrümanlar, bilgisayarda hazırlanan altyapıyla birleştirilir. Sonra mix ve mastering aşamaları başlar. Yani şarkının profesyonel bir sesle son hâlini alması.
Sanatçılarla çalışırken okuma süreçleri zorlayıcı oluyor mu?
Hepsi değerli ama her şarkıya bir proje gibi yaklaşıyorum. “No name” sanatçılara bile yetenekliyse destek veririm. Yeteneği olmayanlara nazikçe bunu ifade ederim. Elbette tanınmış isimler de yönlendirmeye ihtiyaç duyar. Diksiyon, yorum, teknik yönlendirme yaparım. Sibel Can, Serdar Ortaç, Yıldız Tilbe, Serkan Kaya, Derya Bedavacı, Linet, Elif Kaya gibi birçok isimle çalıştım. 90’lardan beri birçok sanatçının yolunu şekillendirdim. Bu bir ekip işidir. Zor değil ama özveri gerektirir. Müziğin sonu yok, ama her dönemin duyulması gereken bir ruhu vardır.
Son dönemde üzerinde çalıştığınız projeler neler?
Serdar Ortaç’ın yeni bestelerinden oluşan bir “feed albüm” yapıyoruz. Günümüzün rap ve R&B sanatçılarıyla düetler olacak: Melis Fis, Semicenk, belki Mert Demir ve Elif Kaya gibi isimlerle görüşüyoruz. Ayrıca Yıldız Tilbe’yle projeler var. “Yıldız’ın Şarkıları” serisinin ikincisi gündeme gelebilir. Elif Kaya ile Kukuli Çocuk Kanalı için “Çocuk Şarkıları” projesi de var. 30 yıldır 10 gün tatil yapamadım; işimi çok seviyorum ama artık kendime de zaman ayırmak istiyorum. Haziran’da Amerika’ya gitmek için bilet almıştım, Ekim geldi ama gidemedim. Kasım’da gitmeyi planlıyorum.
Bugün (15 Ekim) stüdyoda kimlerle çalışıyorsunuz?
Bugün üç sanatçı arka arkaya stüdyoya gelecek. İlki Semiramis Talita; Beyaz Kelebekler’in solisti Semra İleten’in kızı. İngiltere doğumlu, müzikal bilgisi çok iyi, kendi bestesini İngilizce ve Türkçe okuyacak. İkinci isim, Tarkan’ın kuzeni Cenk Tevetoğlu (Cenk Tevet), rock müzikle ilgileniyor. Üçüncü olarak ise Ersan Er gelecek. “Tanrım, nereden sevdim?” şarkısının aranjörüyüm. Şimdi yeni şarkısıyla dönüş yapıyor. Sanatçılar ikişer saat arayla stüdyoya girecek.
– Yeterli oluyor mu bu zaman?
Olmak zorunda. Yetişmezse ertesi güne atıyoruz. İşte böyle geçiyor bir stüdyo günü. Yarın yeni bir gün, yeni projeler…